25 Şubat 2008 Pazartesi

Ege’nin güneyinde eski bir merkez... Marmaris

Mitolojik kahramanlardan Heredot, Dionysos, Heraklitos gibi tanrıların doğum yeri olan Marmaris’te yaklaşık 10 antik şehrin izine rastlanılmıştır. Bugün hala birçok tarihi kalıntının bulunduğu bu yerlerden bazılarının isimleri; Bozburun (Tymnus), Hisarönü (Erine), Gölenye (Amos), Marmaris İlçesi (Fhyskos), Pisiköy (Psiye), Bozukkale (Loryma)... Antik çağın büyük mimar ve heykeltıraşları, eserlerini burada yaşamış tanrı ve tanrıçaların hikayelerinden esinlenerek yaratmışlardır. Bu kasabaya atfedilmiş öyküler onların esin kaynağı olurken hikayelerde dilden dile dolaşarak Marmaris yöresinin vazgeçilmez öyküleri halini alır.
Tarihi açıdan görsel zenginliklere ve dantela gibi işlenmiş koylara sahip bir kentin şirin, küçük ve güzel bir kasabası Marmaris’i görmeye gidiyoruz.
Tabii tüm heybetiyle gökyüzünde salınan güneşten nasibimizi alarak. Ancak öyle bir an geliyor ki, yaptığımız uzun yolculuk sonrasında karşı karşıya kaldığımız manzaranın etkisiyle nefesimizi tutma ihtiyacı hissediyoruz. Çünkü yüksek bir tepede ilerleyen otobüsümüzün içinde, sanki her an kucaklaşacakmışız gibi dalgalanan uçsuz bucaksız Akdeniz, tüm ihtişamıyla tam karşımızda yerini alırken, bizler bu büyülü, bu güzel dünyayı keşfetme arzusuyla sık ve ulu ağaçların arasından iniyoruz aşağıya doğru, Okaliptusların arasından.
Coğrafi açıdan önemli bir yerde bulunan Marmaris, etrafı kıyıya Yalancı Boğaz olarak bilinen çok dar bir yarımada ve adalarla kaplı bir koyun içinde yer alıyor. Yüzyıllar önce denizden ya da karadan gelebilecek bir saldırıya karşı kenti korumak amacıyla bir tepenin üzerine yapılmış bir kale içindeki evler, zamanla kasabayı ele geçiren medeniyetlerin değişmesi ve gelişmesiyle büyür İlk İonialılar tarafından yapılmış olan kale, Kanuni Sultan Süleyman Rodos seferi (1522) sonrasında çok küçük bir alanda kurulu olduğu için onarılarak, büyütülür ve böylelikle hayat değişime uğrar. Yerleşim, önce kaleden eteklere oradan da kıyı boyuna yayılarak gelişir. Bugün oldukça küçük bir alanı kaplayan kalenin içi “1980 ve 1990 yılları arasında büyük çapta bir restorasyona girerek bugünkü görünümünü almıştır”. Ayrıca kalenin içinde değişik objelerin sergilendiği bir de müze yer almakta.
Küçük bir alan üzerinde kurulmuş olan bu kalenin dışında ise birbirlerine çok yakın yapılmış birçok eski ev var. Genellikle tek ya da iki katlı taştan yapılmış olan bu evlerin arasında dolaşıyor ve otantik eşyaların satılması amacıyla dükkan haline getirilmiş bazı evlere girip çıkarken kendimizi kasabanın içinde buluveriyoruz
Uzun soluklu bir dönemin bu küçücük kasabasında dolaşırken hızla akıp giden zamanın bir kenti alabildiğine değiştirmesine şaşırıyor ve hep söylenen bir soruyu tekrarlıyoruz kendimize. Tarihi bir kent nasıl bu kadar çabuk yok olabilir? Birçok medeniyete tanıklık etmiş olan Marmaris’in 1937 depreminde büyük ölçüde zarar görerek yıkılması sonrasında yeniden yapılandırılarak turistik bir mekan haline getirilmesi, bu kasabanın eski görünümünün tamamen değişmesine sebep olmuş. Ancak turizme yönelik çalışmaların arttırılması özelliğiyle Marmaris, bu yörede turizme açılan ilk ilçe olmuştur O günden bu yana birçok yerli - yabancı turisti ağırlayarak bu yöredeki turizmin gelişmesine öncü olur.
Ancak yeni yapılmış binaların birbirinden bağımsız, dağınık bir şekilde inşa edilmesi, ilçenin bir zamanlar varolan tüm güzelliğini bozmuş durumda. Merkezin her yanının otel ve apartlarla kaplı olması genel görünüm açısından biraz üzüntü veriyor. Fakat merkezdeki bu dağınıklık, kıyı kesimlerine indikçe farklılaşıyor. Özellikle Ege ile Akdenizin birleşim noktasındaki görünüm tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Öyle ki burada demir atmış gemilerin birbirini takip edercesine yan yana sıralanmışlığı bir başka dünyaya götürüyor bizi. Esen tatlı bir rüzgarın uğultusuna kulak vererek bırakıveriyoruz kendimizi, gemilerin ihtişamını seyretmeye. Karşımızda duran uçsuz bucaksız deniz ise marinaya demir atmış gemilerin arasından farklı bir güzelliğe bürünüyor. Yan yana sıralanmış gemilerin göklere uzanmış direklerini takip ederken tüm limanı bir uçtan diğer uca kadar gezme imkanına sahip oluyoruz. Limanın tam karşısında yer alan cafe - bar ve restauranlardan ise gemileri ve uçsuz bucaksız gökyüzüyle birleşen mor ve yeşil dağları seyretme keyfine doyamıyoruz. Havanın yavaş yavaş kararmasıyla yanan ışıklarla hareketlenen sokaklara ‘merhaba’ derken gece, ayrı bir güzelliğe bürünen bu şirin kasabada hayat eğlence mekanlarıyla devam ediyor. Birbirinden güzel koylara sahip Marmaris’te halk ve turistler istedikleri her yerden denize girebiliyor. Antik şehirlere ve koylara düzenlenen turlara katılabiliyor ve her daim en güzel enstantenelere sahip olan Marmaris’in bir çok tepesinden gün doğumlarını ve batışlarını seyrederek doğanın keyfini sürüyor..
yazı: Gönen Gerzile, fotograf: www.math.umn.edu/... adresinden alınmıştır.

Hiç yorum yok: